Iğdır’ın kendisi için bir sevda olduğunu ve her zaman şehrine desteğini sürdüreceğini dile getiren Başkan Alagöz, deprem nedeniyle yaptığı yardımlara da elinden geldiğince devam edeceğini belirtti.
Başkan Cantürk Alagöz ile yapılan röportajın satır başlıkları şöyle:
“
Soru 1: 2 yıl önce Iğdır FK’yı satın aldınız ve ciddi bütçeler ortaya koydunuz. Futbola neden giriş yaptınız?
Ben Iğdırlıyım ve benim Iğdır sevdamı hiçbir terazi tartamaz. Gençlerimizi kötü alışkanlıklardan uzak tutmak, birlik ve beraberliğin güç veren enerjisini hissetmek, memleketine bağlılık ve daha verimli olmalarını sağlamanın en büyük yolu bence spordur. Bunu yaparken yavaş bir giriş yapmış olsaydık, istediğimiz farkındalığı sağlayamayacaktık. Çünkü gündem olmak, konuşulmak insanları daha çok cezbediyor. Hal böyleyken daha hızlı yol alabilmek adına hedeflerimizi büyük koymaya çalıştık. Çünkü o gençlerin başlangıçta örnek alacağı bir şey olmalı, hedef koyabilmeli. Motivasyonun yüksek olması için de önüne koyduğun hedefin daha büyük olması lazım. Bu yüzden gündemde olan futbolcuları transfer etmeye çalıştık. Türkiye gündeminde spor alanında marka bir isim yaratmaya çalışıyoruz. Yoksa reklamınız olsun, şan olsun, şöhret olsun diye yapılmaz bu işler. O niyette olsaydık bu harcanan rakamlarla çok daha büyük şeyler kovalayabilirdik. Ama derdimiz o değil. Derdimiz Iğdır gençliği ve Iğdır’a hizmet.
Soru 2: İlk sezonda antrenmanları Ankara’da, Kocaeli’de yapmanıza rağmen play-off finalinde elendiniz. Şu anda kendi tesislerinde antrenman yapan, çok daha güçlü gelen bir Iğdır FK var. Cantürk Alagöz’ün olduğu her yerde en önemli olay başarı mıdır?
Benim yaptığım tüm işlerde duruşum şudur: Bir şey yapıyorsam elimdeki imkanlar dahilinde en iyisini yapmak zorundayım. Yapmış olmak için bir şey yapmaktansa bence yapmamak daha iyidir. Çünkü gelişigüzel yapılanı düzeltmek çok daha zordur. Bu benim hayat felsefem. Dolayısıyla burada da aynı mantığı güttük. Madem spor alanında gençlere fayda sağlayacağız, imkanların da cezbedici olması lazım. Aksi takdirde insanların şevki kırılır, heyecan azalır. Hedef gençler olduğuna göre alt yapının olmadığı, tesisleşmenin olmadığı bir yerde gençlerin yetişmesinden bahsetmek zor. Çünkü gelişen dünyada artık toprak sahalarda, çamur sahalarda yürümüyor bu işler. İşin bilimine uygun, işin gereğine uygun davranmanız lazım. Rekabet için bu gerekli. Yanlışlarımız vardır ve olacaktır da tabi ki ama biz işin doğrusunun bu olduğunu düşünüyoruz ve bu yolda da ilerliyoruz.
Soru 3: Geçtiğimiz sezon futbolcular ‘Benim Iğdır’da ne işim var?’ derken bu sezon Iğdır’a gelmek istediler. İlk sebep para. Iğdır’ı kimse haritada gösteremezken şu an herkes Iğdır’a gitmek istiyor. Peki ikinci sebep nedir?
Para olması gayet doğal. Bu çocuklar yaşamlarını futboldan kazanıyorlar ve 35-36 yaşına kadar çalışabiliyorlar. Bu süreçte yaptıkları birikimler, onların geleceğini şekillendiriyor. Iğdır için, bazen gerçekte olanı çok üstünde rakamlar telaffuz edilse bile para konusu sık sık gündeme geldi. Hiçbir şekilde görüşmediğimiz ve bilmediğimiz futbolcu isimleri konuşuldu ama şunu da kabul etmek lazım; Sizin de söylediğiniz gibi Iğdır’ı hiç bilmeyen insanlar, BAL liginden yeni çıkmış, ne olacağı belirsiz, doğru düzgün tesisleri ve sahası olmayan bir takıma gelirken ister istemez tereddüt etti. Burada yapacağımız fazla bir seçeneğimiz yoktu. Çünkü kendinizi, vizyonunuzu tanıtmak için fedakarlık yapmak gerekiyordu. Zaman zaman bende duydum bazı rakamları ama asla doğru değil. Mevcut ligde aldığı paranın bir miktar üzerinde ücrete Iğdır’a gelindi. Ama ilk yıl böyleydi. Iğdır’ın artık çok farklı olduğunu, hedefleri ve projeleri olduğunu herkes gördü. Futbolcularına değer veren, ücretlerini zamanında ödeyen ve bu konuda sıkıntı yaşamayan bir kulüp olduğunu herkes gördü. Ben bunu da biz böyle yapıyoruz diye övünmüyorum. Bir anlaşma yapıyorsanız o anlaşmaya sadık kalmak zorundasınız. Herkesin kendi görevini ahlaki ve doğru bir şekilde yapması bize ayrıcalık kazandırmaya başladı. Burada futbolcular mutlu oldu ve hatta buradan insanlar ayrılırken üzülmeye başladı. Biz de bu işi öğrenmeye başladık. Yaptığımız tesisler, takıma sunduğumuz ortam, yaşam standardı, futbol için ne gerekiyorsa orada var. Iğdır halkı da futbolu seviyor, takımı ve oyuncuları bağrına basıyor. Taraftar inanılmaz derecede ilgili. Bu faktörler bir araya gelince artık yavaş yavaş Iğdır’ın kabul görmesi gayet normal.
Soru 4: Türk futboluna yatırımlar yapıyorsunuz. Birçok futbol kulübüne sponsorluk yaptınız. Cantürk Alagöz ismi Türk futbolunda değerli bir hale geldi. Burayı bir kenara koyuyorum. Yaşadığımız afet sebebiyle Cantürk Alagöz, ‘Tek Yürek’ programında 30 milyon TL, ‘Omuz Omuza’ programında 5 milyon TL, hazırlık maçında 711 bin TL bağışlarken ekstra olarak depremden etkilenen bütün illere de çok ciddi yardımlarda bulundu ve bulunmaya devam ediyor. Bu yatırımlardan bahsederseniz sevinirim. Ancak geçen hafta oynanan hazırlık maçında seremonide futbolcuların t-shirtlerinde bazı illerin plaka kodlarının olmadığına dair iddialar ortaya atıldı. Buradaki problem nedir?
Futbolcular antrenman esnasında özel olarak hazırladığımız, sırtlarında bütün illerin plaka kodlarının ve isimlerinin yer aldığı t-shirtleri giydiler. Bunları sadece futbolculara değil, kendime de dahil olmak üzere tüm kulüp personeline yaptırdık. Antrenman esnasında herkes rastgele bir tane t-shirt seçmiş. Fazla yaptırdığımız için tesadüf olarak ilk 11’de maça başlayan futbolcuların bazıları aynı sırt numarasıyla sahaya çıkmış. Aslında tüm illerin numaraları fazlasıyla vardı ve bizler dahil olmak üzere tüm kulüp personeline yaptırdık. Antrenman esnasında herkes rastgele bir tane t-shirt seçmiş. Fazla yaptırdığımız için tesadüf olarak ilk 11’de maça başlayan futbolcuların bazıları aynı sırt numarasıyla sahaya çıkmış. Aslında tüm illerin numaraları fazlasıyla vardı ve bizler dahil olmak üzere ayrım yapmadan herkes rastgele birini giydi. Tamamen tatsız bir tesadüf. Bence bunu düşünüp yapmak daha değerliydi. Bundan bir kişinin dahi kırgınlık yaşaması bizi, insanların çok hassas olduğu bu dönemde kat kat fazla üzdü ve açıklama gereği ortaya çıktı. Bu vesileyle gönül koyan herkese bir özür borcumuz var. Yardımlar konusuna gelecek olursak, benim hayata bakış açımda bu yardım değil. Bunlar bizim insani ve vatandaşlık görevimiz. Bu ülkenin birer ferdiysek bunu yapmak zorundayız. Ben bunu yardım veya hayır işi olarak görmüyorum. Görevimi yapmaya çalışıyorum. Daha önce de söylediğim gibi bir şeyi yapıyorsam, en iyisini yapmak isterim. Tabi ki imkanlar ölçüsünde, en iyi seviyede, en doğru seviyede yapmalıyız. Ama bu durum da tabi ki teşviktir. Bu konuya parasal olarak bakmıyorum. Depremin ikinci gününden beri her şehirde varız. Parasal yardım yaptık diye geri çekilmiyoruz. Oradaki acıyı hissediyoruz. Her gün sabah kalktığımda çok huzursuz uyanıyorum. Hal böyleyken her sabah bugün neler yapmalıyız diye düşünüyorum. Bu duygularla hareket ettiğim için yeterli yaptığımı da sanmıyorum. Dahasını da yapabiliriz. Dahası da bu ülkenin vatandaşı olarak, bu insanların sıcak yuvalarına kavuşana kadar düzenlerini yeniden kurana kadar destek olmalıyız. Çünkü orada insanlar evlerini, işlerini kaybetti, ekonomik ve psikolojik yanları var. Bu iş bugünden yarına çözülecek bir iş değil. Bu bir süreç ve bu süreç en iyi şekilde tamamlanana kadar gücüm yettiğince maddi ve manevi destek olmaya çalışacağım.”
