Yöneticiliğini Öğretmen Savaş Erol‘un yaptığı Iğdır otağının geleneksel hafta sonu toplantısında Iğdır Üniversitesi Öğretim görevlisi Arslantürk Akyıldız, Iğdır tarihini anlattı.
Akyıldız, “Iğdır’ın tarihi en az 4 bin yıla dayanıyor. Iğdır çeşitli uygarlıklara ev sahipliği yapmıştır. Iğdır 1920 yılında Kazım Karabekir’in emriyle Türk ordusu tarafından Ermeni işgalinden kurtarılmıştır. O dönem Ermeniler bölgede büyük katliam yapmıştır. Iğdır’da en az 10 dan fazla toplu mezar vardır. Ermeni vahşeti anlatılmakla bitmez. Ermeni vahşetine karşı Iğdır’da yaşayan Türkler ve Kürtler büyük mücadele vermiştir” dedi.
Arslantürk Akyıldız konuşmasında şunları söyledi: ”Iğdır Tarihi süreç içerisinde hep bir cazibe merkezi olmuştur. Bölgenin bilinen en eski siyasi teşekkülü M.Ö. 2000 li yıllara tarihlenen Hurriler olarak görülmektedir. Arkasından, Subartular, Elamlılar, Naili Urartular, Urartular, Sasanileri, Müslüman Arapları, Romalıları, Bizans, Selçuklu, İlhanlılar, Akkoyunlu, Karakoyunlu, Osmanlı, Safaviler , Timurlar, Rusların bu sahaları ele geçirdiğini görmekteyiz.
Nahcivan Iğdır- koridoru, Türklerin Anadolu’ya girdikleri en önemli boğazlardandır.. O yüzden bu bölge, yüzlerce yıldır doğudan gelen Türklerin uğrak yeri olma özelliğini taşımaktadır.
Selçukluları kuran Türk boyu olan Kınıkların Iğdır yöresinde bir süre konakladıklarını görmekteyiz. Sultan Alpaslan oğlu Melikşah ve veziri Nizamü’ül Mülk’ü Iğdır yöresini görevlendirdiği ve bunlarında kısa zamanda Sürmeli bölgesi ile Kara kaleyi ele geçirdiği, bölgede hâkimiyet kurdukları kaynaklardan anlaşılmaktadır.
Cengiz Han’ın 1220‘lü yıllarda başlattığı yeni göç dalgasından Iğdır’da nasibini almıştır. Binlerce Türkmen bölgeye akarken, arkalarından gelen Cengiz orduları yörede İlhanlı hakimiyetini kurmuştur.
Osmanlı Devleti’ni kuran Kayılar da yaklaşık 8000 bin çadırla Sürmeli ovasında bir süre konakladıkları anlaşılıyor. Osman Gazinin burada dünyaya geldiği bazı kayıtlarda zikredilmektedir. Daha sonra bunlarda batıya doğru göç etmişlerdir.
Koçbaşlı mezar taşlarını Karakoyunlular yapmıştır. 1400’lü yıllarda bölgede Akkoyunluları görmekteyiz. Bölgenin öneminden dolayı, sık sık el değiştiriyor bu saha..
1723 yılında bölgeyi ele geçiren Osmanlıların yaptıkları nüfus sayımında, nüfusun 70 ‘i Müslüman, geriye kalan 30 ‘u Hristiyan olduğu, Tahrir Defterlerinden anlaşılmaktadır.
Bölge 1734 yılında İran’ da hükümdar olan Nadir Şah’ın eline geçiyor. Nadir Şahın öldürülmesi sonucunda, ortaya birçok Hanlık çıkmıştır. Azerbaycan Hanlıkları olarak bilinen bu dönemde, Iğdır ve yöresi İrevan Hanlığı toprakları olarak kalmıştır.
1828 yılında İran’da hakimiyeti elinde tutan Kaçarların Rus Çarlığına yenilmesi sonucu imzalanan Türkmen Çay Anlaşması ile Iğdır bölgesi ile birlikte Aras Nehrinin Kuzey bölgesi Rusların hakimiyeti altına girmiştir.
Bundan sonra Iğdır, Nahcivan da dâhil edilerek Erivan Guberniyası kurulmuştur. Bundan sonra Ruslar tarafından kurulması kararlaştırılan Ermenistan Devletinin kurulması için İran, Anadolu, Kafkaslar ve Azerbaycan’ın çeşitli yerlerinden binlerce Ermeni aile bölgeye kaydırılarak Demografik yapı değiştirilmek istenmiştir.
Iğdır, Kulp, Derekent, Perçinis ve Aralık bölgesi bir yönetim birimi olarak tasnif edilmişlerdir.
1914 yılında başlayan Birinci Dünya Savaşı bölgenin tarihinde yeni bir sayfa açmıştır. Osmanlı Devleti ile Rusların ayrı ittifaklarda olması büyük faciaları tetiklemiştir. Özellikle Rus Çarlığının 1917 Bolşevik devrimi ile yıkılması ve daha sonra Osmanlı Devleti’nin Cihan Harbinde mağlup olması, uzun süredir silahlanan ve Büyük Ermenistan idealiyle hareket eden Ermeni Çetelerinin bölgede vahşet görüntüsü veren katliamlarının başlamasını sağlamıştır.
Bunu üzerine Osmanlı 9. Ordu Komutanı Yakup Şevki Paşanın da katkıları ile Evliya-i Selase bölgesinde Milis teşkilatları kurulmuştur. Bu politikayı daha sonra komutan olarak atanan Vehip Paşa da devam ettirmiştir.
Bütün bunlar olurken, Bakü’den dönen Ali Ekber Bey, oradaki Milliyetçili hareketleri ile bağımsızlık düşüncelerinden bahsediyor. Bu düşüncelerin tesiri ile, merkezi otoritenin zayıflaması fırsat bilinerek ‘Iğdır İcra Komitesi’ kuruluyor. Müslümanların ve Hristiyanların oluşturduğu bu komite, Ermenilerin baskılarına daha fala dayanamayarak yıkılmıştır.
Bundan bölgede irili ufaklı birçok milis teşkilatlar kurulmuş ve kendilerini savunmak istemişlerdir.
Bu Milis teşkilatlarından en önemlileri Pernevütte Şamil Ayrım gurubu, Aralıkta Meşhedi Bilal teşkilatı, Meleklideki Eliakber Tufanın teşkilatı, Ağrı Dağı eteklerindeki Kerem Güneş gurubu ve Ahmed-i Şemo kuvvetleri önemli dirençler göstermişlerdir. Hatta bunlar ile Nahcivan’da ki Milli Şura kuvvetleri bir araya gelerek Aras Türk Muvakkatti Hükümeti kurdularsa da, Nahcivan, Iğdır, Sürmeli Kulp Pernövüt bölgesine bağlı 60 delege katılmıştır. Ağır silahlara sahip Ermeni kuvvetlerinin önünde duramamış ve dağılmışlardır.
Bu feci durumdan faydalanan Ermeniler bölgede başlattıkları vandallık ölçüsüne varan katliamlarını daha da artırmışlardır. Iğdır bölgesinde Ermeniler tarafından katledilen Türklerin gömülü olduğu 10 dan fazla toplu mezar bulunmaktadır. Bunlardan Oba Köyü, Hakmehmet Köyü ve Gedikli Köyü toplu mezarları açılarak , delilleri ile birlikte kamuoyuna gösterilmiştir.
Bölgedeki vahşetin çok artması üzerine TBMM’nin emri ile Doğu Ordular Komutanı olarak görevlendirilen Kazım Karabekir Paşa komutasındaki ordu, harekete geçerek bölgeyi kurtarmış ve 3 Aralık Gümrü Anlaşması imzalanmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti döneminde Beyazıt sancağı ve sonra İline bağlı olmuşsa da 1937 deki Ağrı İsyanı sonrasında yeniden yapılan idari taksimatla Kulp ( Tuzluca ) ile birlikte Karsa bağlanmıştır. 1992 yılında Vilayet statüsünü kazanmıştır”