Iğdır Üniversitesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Bahattin Çelik’in, ‘Bilim ve Ütopya’ dergisinde ‘Göbeklitepe Tek Değil’ başlıklı yazısı yayınlandı. Çelik, araştırmasında gün yüzüne çıkmamış arkeolojik kazılar hakkında önemli tespitlerde bulunarak, Göbekli Tepe’nin tek olmadığını ve sanıldığı gibi neolitik dönemin en büyük kült merkezi de olamayacağını yaptığı çalışma ile ortaya koydu.
‘Göbeklitepe ne tek ne de en büyük kült merkezi değildir’
Iğdır Üniversitesi Öğretim Üyesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Bahattin Çelik’in; Bilim, Kültür ve Politika Dergisi olan ‘Bilim ve Ütopya’nın Mayıs 299. sayısında ‘Göbeklitepe Tek Değil’ başlıklı araştırması yayınlandı.
Çelik, yapılan incelemeler sonucunda Urfa bölgesinde Göbeklitepe’den daha büyük en az iki merkezin varlığını tespit ettiklerini söyleyerek araştırma hakkında şu açıklamalarda bulundu. “Son yıllarda bölgede yapmış olduğumuz yüzey araştırmaları sonucunda, içinde T şeklinde dikilitaş barındıran Neolitik merkezlerin çevrelerinde yabani hayvanları avlamak için kullanılan çok sayıda tuzak alanları tespit ettik.
Bu tuzak alanları sayesinde toplu bir şekilde avlanan yabani hayvanların Göbeklitepe ve benzeri kült merkezlerinin ortaya çıkmasında önemli bir rol üstlendiklerini düşünmekteyiz. Sonuç olarak, yapılan yüzey araştırmalarının ve kazıların ışığında anlaşılmıştır ki; Göbeklitepe tek değildir ve sanıldığı gibi neolitik dönemin en büyük kült merkezi de değildir. Yaptığımız incelemelerde Urfa bölgesinde Göbeklitepe’den daha büyük (Göbeklitepe yaklaşık 80 dekarlık bir alana sahiptir) en az iki merkezin (Karahan Tepe 110 dekar, Ayanlar Höyük 140 dekar) varlığını daha tespit ettik. Gelecek yıllarda bölgede yapılacak kazılarda bu yerleşim yerlerinin sayılarının artacağına ve bu dönemin daha iyi anlaşılacağına inanıyoruz.”
‘İlk kez bu döneme ait insan kemiği bulduk’
Güneydoğu Anadolu Bölgesinde yaptıkları kazı çalışmalarının gidişatı hakkında da bilgilendirme de bulunan Prof. Dr. Çelik, “1999 yılında Göbeklitepe ekibimiz dağıldı, ben de buradan ayrılıp kendi çalışmalarıma başladım. 1997 yılında Yeni Mahalle semtinde Balıklıgöl’ün hemen yanı başında Neolitik döneme bir kesit tespit ettim ve Şanlıurfa Müzesi ile birlikte 15 günlük bir kurtarma kazısı yaptık. Kazı sonucunda çok zengin buluntular ele geçti.
En önemli buluntu ise ilk kez bu döneme ait insan kemiği kalıntılarıydı. Yaptığımız mtDNA analizleri sonucu bu insanın 20-25 yaşlarında genç bir birey olduğu ve erken yaşta ölme özelliğine sahip bir gen taşıdığı ve daha da önemlisi bugün Kafkasya ve Karadeniz’in kuzeyinde bulunan insanlara ait bir gen olan H2a2 adlı gene sahip olduğu ortaya çıktı.” şeklinde konuştu.