Iğdır Üniversitesi öğrenci topluluklarından Genç İnsan Hak ve Hürriyetleri Topluluğu Yeni Zelanda’da gerçekleşen terör saldırısını düzenlenen basın açıklamasıyla kınadıklarını bildirdi.
Şehit Bülent Yurtseven Kampüsü Ziraat Fakültesi önünde düzenlenen basın açıklamasını Genç İnsan Hak ve Hürriyetleri Topluluğu adına Süleyman Belgin yaptı. Mübarek üç aylardan Recep ayının ikinci cuma gününde Yeni Zelanda’nın, müslümanlara yönelik ırkçı bir saldırıyla kana bulandığını ifade eden Belgin şunları söyledi: “Yeni Zelanda’da iki camide Cuma namazı esnasında Müslümanların üzerine ateş edildi ve 49 kardeşimiz bu saldırılarda şehit oldu. Bir o kadar kardeşimiz de yaralandı. Öncelikle yaşamını yitiren kardeşlerimize Cenab-ı Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır, yaralılara da acil şifalar diliyoruz. Bu saldırıda tetiği çekenleri de, bu saldırının planlamasında yer alanları da, bu saldırı planı üzerinden bir hesap içerisinde olan tüm çevreleri de en ağır şekilde kınıyoruz.Olayın insani boyutuna vurgu yapan Belgin sözlerine şöyle sürdürdü: Müslüman ya da gayrimüslim, cami de ya da bir başka mekânda, masum insanlara yönelik hiçbir saldırı kabul edilemez; insana kasteden hiçbir saldırı karşısında sessiz kalınamaz.Cuma günü Yeni Zelanda’da meydana gelen cami katliamını bir iki kişinin sapkınlığı olarak görmek, olayı bireysel bir suç olarak ele almak, dünyada yükselen ırkçılığı ve farklılıklara olan düşmanlığı okuyamamaktır.
Geçtiğimiz ocak ayında Global Finance dergisi, dünyanın en güvenli ülkelerinin listesini yayınladı. Bu listeye göre Yeni Zelanda ilk 10’a giren ülkelerden. Ne yazık ki 49 Müslüman’ın katledildiği saldırı, dünyanın en güvenilir ve yaşanılabilir 10 ülkesinden biri olan Yeni Zelanda’da gerçekleşti. Yaklaşık 5 milyon insanın yaşadığı Yeni Zelanda’da 50 bin dolaylarında Müslüman bulunuyor ve Yeni Zelanda 200 yılı aşkın bir süredir Müslümanların yaşadığı bir ülke. Ülkede Müslümanların birlikte yaşam ortamını tehdit eden bir tavrı olmamasına karşın böyle bir saldırının gerçekleşmesi içten içe büyütülen ırkçı nefret ve kinin bir tezahürüdür. Saldırganlardan birinin 70 kadar sayfa içeren manifestosunda da bu ırkçı söylem alenileşmiştir.
Saldırının hemen ardından açıklama yapan Avustralyalı Senatör Fraser Anning’in, olaydan artan Müslüman nüfusu ve mültecileri sorumlu tutması da en az bu saldırı kadar vahşicedir. Bu açıklamalar saldırganın hangi zihniyetten beslendiğini de göstermektedir.Saldırganın önceden internet üzerinde yayımladığı mesajda, daha önce Fransa’da ırkçı grupların kullandığı ‘Büyük Yer Değiştirme’ kavramının geçmesi, Müslümanların Avrupa’yı terk etmesine ve Ayasofya’nın kiliseye dönüştürülmesine dair cümlelerin yer alması saldırının birkaç kişinin işi olmadığını, yükselen ırkçı bir akımın neticesi olduğunu göstermektedir. Biz şuna inanıyoruz ki bu saldırılar bizzat Batılı kirli merkezler tarafından üretilen İslamofobi’nin neticesidir. Yine şu bir gerçek ki bu saldırıdan sonra yapılan açıklamalar ve ortaya konulan tepkiler Batılı kirli merkezlerin Müslümanları bir takım istatistiklerden ibaret gördüğüdür.Hem Batı hem de İslam dünyasına mesajlar da veren Belgin; “Biz inanıyoruz ki Batılı siyasetçiler kendi halklarına İslam’dan nefret etmeyi değil de kendilerinden olmayanlarla birlikte yaşayabilme kültürünü öğretirlerse dünya daha huzurlu bir yer olacaktır. Batı’da ırkçılık, kin ve nefret büyütülmesi sadece Müslümanlar için değil tüm insanlar için dünyayı cehenneme çevirir. Bu çirkin politikalardan ve bu politikaların tezahürü olan tüm yaklaşımlardan vazgeçilmelidir ve son olarak bu saldırının muhatapları olan bütün Müslüman kardeşlerimize sesleniyoruz.Onlar batılın yanında görevlerini yapıyorlar, bizler ise Hakk’ın yanında onlardan daha çalışkan, daha dirayetli, daha bilinçli olmak zorundayız. Zulümlerine karşı adil, fitnelerine karşı açık, dürüst ve mert, korkaklık ve hainliklerine karşı cesur olacak, cahilliklerine karşı ilim ve hikmetle yılmadan yıkılmadan mücadele edeceğiz.” diyerek sözlerini nihayetlendirdi. Açıklamanın ardından öğrenciler sessizce dağıldılar.