DEVA partisi Iğdır il başkanı Yusuf Aslan, Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan'ın CHP genel başkanı Kemal Kılıçtaroğlu'nu eleştirmesini doğru bulmadığını ve üzüntü verici olduğunu ifade etti.
Şahsi sosyal medya hesabından bir paylaşımda bulunan Aslan, Geçmişe yönelik hatırlatmalarıda güncelleştiren yazısında çarpıcı ifadelere yer verdi;
"ALEVİ
Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı adayı olur mu, ‘sırf Alevi olduğu için’ halk ona oy vermemezlik eder mi, bilemem. Ama onun adaylığının, Alevi kimliği üzerinden tartışılması üzüntü verici.
Nüfusun 5-10’una tekabül eden Aleviler’in, toplumun bazı kesimlerince hor görülmelerinin temelinde, ‘ötekiye’ ve ‘azınlığa’ duyulan ve cehaletten beslenen nefret var sanırım.
Sayın Erdoğan’ın, Aleviler’e yönelik -zahiren sureti haktan gibi gözüken ama özünde ayrıştırıcı olan- üslubunu da hiç doğru bulmamışımdır. AK Parti’den soğuyup ayrılmamın bir sebebi de budur.
Sayın Erdoğan, bir seçim zamanı, çoğunluğu Sünni olan bir Anadolu kentinde, miting meydanını dolduran kalabalığa hitaben; “Ben, Sünni olduğumu söylüyorum ama Bay Kemal, Alevi olduğunu söylemiyor.” şeklinde ‘garip’ bir ifade kullanmıştı. Ve bu ‘ayrıştırıcı’ ifadeyi, ustalıkla 'ulusal birlik ve bütünlük' bağlamına oturtmuştu! Kılıçdaroğlu, ne diye durduk yerde ‘Alevi olduğunu’ söylesindi ki!? Nitekim Alevilik bahsi geçince kitle, “Yuh!” diye bağırmıştı. Gayet kurnaz olan Sayın Erdoğan, bu ifade ile “Kılıçdaroğlu Alevi'dir, ona oy vermeyin. Ben Sünni’yim, bana oy verin.” demeye getiriyordu. Bunu, hiç çekinmeden birkaç mitingde daha tekrarlamıştı...
Bir mitingde de Selahattin Demirtaş için “Kendisi Zaza ama benim Kürt kardeşlerimi aldatıyor.” demişti. Zazalar, nasıl olsa nüfusun 1-2’sine tekabül ediyordu ve seçim sonuçlarına tesirleri sınırlıydı. O halde onları incitmekte bir beis yoktu! Pek çok yurttaş gibi ben de o vakte kadar Sayın Demirtaş’ın Zaza olduğunu bilmiyordum. Bunu bilememe gerek de yoktu...
Sayın Erdoğan, bir röportajda FETÖ’nün ‘kötülüğünü’ anlatırken "Şia, bunların eline su dökemez." demişti. Buna göre Şiilik, kötülüğün zirvesiydi ve en kötüyü tanımlamak için bir ölçüydü! Bu söz karşısında sarsılan Caferiler’in haklı olarak istediği özür hiç gelmedi...
Hiçbir seçim zaferi, etnik-dini-mezhebi kimlikler üzerinden halkı ayrıştırmaya ve azınlıkta olanları üzmeye değmez oysa...
Erdoğan, her seçim zaferinden sonra geride kutuplaşmış, ayrışmış ve gerilmiş bir toplum bıraktı. Bu durumun, uzun vadede toplumsal barışı ve huzuru tehdit edeceği açıktır.
Kimliğe ve kuru söze değil; liyakate, amele ve ahlaka değer veren erdemli bireyler olmak dileğiyle...