Cezasızlık düşüncesi hemen hemen her gün bir kadını daha hayattan koparıyor. Çocuk, öğrenci, evli, boşanan.. Kısacası her yaştaki kadın için bir gün daha yaşayabilmek maalesef artık bir şans olarak görülüyor. Kadınlar gezmeye, işlerine veya okullarına giderken kendilerini neyin beklediğini bilemiyor. Çünkü ayrıldıkları, tartıştıkları, uzak durmak istedikleri erkeklerin geçtikleri yolda kendilerini bekleyip beklemediklerini düşünmeden edemiyor kadınlar.
Basında, doğrudan veya dolaylı olarak her gün yaşamı elinden alınan kadınları görüyoruz ancak kamuoyu her defasında biraz daha bu trajediye alışır hale geliyor. Gençliğinin baharında tutunacak dalı kalmadığını hissedip intiharın pençesine sürüklenen üniversiteli kadınların, çocuklarının gözü önünde katledilen kadınların ve kaybolduğu bilinse bile akıbeti öğrenilemeyen kadınların sayısı hızla çoğalıyor. Toplumun nezdinde büyük yankı uyandıran dosyalarda adalet nispeten yerini bulabilse bile hala ismini duyduğumuzda bize aşina gelmeyen, çığlıkları yeterince duyulmayan yüzlerce kadın bulunuyor. Şiddet, aileler arasında teamüller ile çözülmeye çalışılıyorken kadının kavga yaşanan ev ortamından ayrılmak istemesi bile ayıplanıyor ve çocukları için katlanması gerektiği yönünde baskılar yaratılıyor. Cesaretlerini toplayıp şikayetçi olan kadınların büyük çoğunluğu ise kendi ailelerinden dahi destek göremiyor, yalnızlığa mahkum kalıyor ve nihayetinde tehditle şantajla geri adım atmak zorunda kalıp kendilerini bekleyen kaçınılmaz sona gün sayıyor. Bu durum da kaybedecekleri bir şey olmadığı düşüncesiyle “şu kadar yatıp çıkarım” zihniyeti yüzünden erkeklerin telafisi imkansız sonuçlara sebebiyet vermesine yol açıyor.
Kanunun ve kanun koyucunun yetersiz kaldığını bilmekle beraber hukuk her zaman kanun değildir. Bir kez gelinen bu dünyada her kadının okumaya, çalışmaya, mutlu olmaya, tercihi dahilinde bir aile kurmaya, kısacası yaşamaya hakkı vardır. Bir insan bu düşünceyi ancak aile ortamında çocukken kazanabilir. Ancak bir çocukta bu bilincin oluşmasının yolu kadınların ölümüne, erkeklerin ise cezaevine girişine tanık olmak değildir. Hukukun adalet saraylarının koridorlarında beklemeden hayata geçirilmesi gerekir. Kadınların mutlak yaşam hakkı güvencesiyle hem kendilerini hem çevrelerinde bulunanları bilinçlendirmesinin önü tıkanmamalıdır.
Çünkü erkeğin gelişimi kendisine, kadının gelişimi cihana yön verir.